İşe temizlik yaparak başladı, patron oldu
22 Ekim 2010 – Cuma
- Cevat Turan, avukat bürolarını bir kova ve bezle tek başına temizleyerek adım attığı temizlik sektörünün en güçlü patronlarından olmayı başardı.İLKNUR ÜSTÜNDAĞ / CUMARTESİ SABAH
- 12 çocuklu bir ailenin onuncu çocuğu olarak Çorum’un bir köyünde dünyaya geldi Cevat Turan. Çobanlık yaparak geçti çocukluğu. Hem okudu, hem çalıştı… Babasını kaybedince ailesinin yükünü omuzlarında hissetti ve okuldan ayrıldı. Yaşıtlarından ve çevresindekilerden hep farklı oldu. Hayatı sorguladı, yazdı, yüreğinden taşan duyguları şiire döktü…
- Kendi işini kurmak ve artık aç kalma endişesi duymadan yaşamak en büyük hayaliydi. Ne var ki iş kurmak için sermayesi yoktu. Pek çokları gibi o da ‘taşı toprağı altın’ İstanbul’a nice umutlarla geldi. O günlerde bir kova ve bezle avukat ofislerini temizleyerek işe başlayan Cevat Turan, bugün 4 bin çalışanı ve 30 milyon liralık cirosuyla temizlik ve güvenlik sektörünün en güçlü patronlarından biri; Mis Group’un Yönetim Kurulu Başkanı. Cevat Turan ilginç başarı öyküsünü, Zirvedekiler programının yapımcısı ve sunucusu İlknur Üstündağ’a anlattı.
- – Çok erken yaşlarda başlamışsınız çalışma hayatına.– Evet, çocukluğumdan beri çalışıyorum. Çobanlık yaparak, hayvan otlatarak okul yıllarımda hep çalıştım ve lise ikinci sınıftan itibaren okuldan ayrılmak durumunda kaldım. Çünkü babam vefat etmişti. Ondan sonra Çorum’a çalışmaya gittim. Kiremit ocağında çalıştım, fırında çalıştım, kasap dükkânında çalıştım…
- – Kasaplık baba mesleği bildiğim kadarıyla. Ancak şairlik ve yazarlık gibi bir yönünüz de var.– Kasaplık benim kişiliğimle çok tezat aslında. Ama hayat şartları… Ben yazmaya ortaokul yıllarımda başladım. Gençtik, dünyayı değiştireceğimize inanıyorduk. Daha sonra makaleler yazmaya başladım. Gazetede şiirlerim yayımlanıyordu. Bir yandan kasap dükkânında çalışırken diğer yandan şiir yazıyordum.
- – Peki sizi İstanbul’a getiren neydi?– Hayatımın geri kalanında kasaplık yapacağımı düşünmüyordum asla. Bir şeyler yapmalı, kendi işimi kurmalıydım. Ama sermayem yoktu. Elime geçen parayı aileme gönderiyordum. Sermayesiz yapabileceğim tek iş, temizlik işiydi. Sultanahmet’te bir dergiye yazılar yazıyordum. Orada bir ofis kiraladım, bir de çekyat koydum. Geceleri orada kalıyordum, gündüzleri de ofis olarak kullanıyordum. Ama gelin görün ki ofiste telefon bile yoktu.
- – Nasıl başladınız işe, ilk gününüzü hatırlıyor musunuz?– Hatırlıyorum tabii. Öncelikle müşteri bulmam gerekiyordu. Bu nedenle bir kartvizit bastırdım. Telefon alacak param yoktu. Daha sonraki aylarda da telefonu kiraladım birilerinden.
- – Kartvizitte ne yazıyordu?– Adres vardı sadece. Hiç unutmuyorum, bir avukatlık bürosuna gitmiştim. Adam şöyle bir baktı, ‘Kardeşim bu çağda telefonu olmayan şirket mi olur. Aradığımızda biz sana nasıl ulaşacağız?’ dedi. Ben de çaresiz ‘Ben sık sık gelir, işlerinizin olup olmadığını sorarım,’ dedim ama bu şekilde aboneler yapmaya başladım. Tabii temizlik hizmetlerini bizzat ben yapıyordum. Avukat bürolarını temizleyerek başladım bu işe.
- DİZLERİM TİTREYEREK CAM SİLDİM– Tek başınıza mı temizlik yaptınız en başta?– Evet. Cam nasıl silinir, halı nasıl yıkanır bilmiyordum. Ama geleneksel olarak nasıl yapılıyorsa öyle yapıyordum. O günlerde çok yüksek bir binadaki bir müşterim, çıkmaya bir türlü cesaret edemediğim pencereyi göstererek, ‘Senden öncekiler bu camı siliyordu, sen silmeyecek misin?’ dedi. Şöyle bir baktım pencereye, ‘Başkaları yapıyorsa ben de yapabilirim,’ dedim. Yapmak zorundaydım. Hayatımda ilk defa çok riskli bir yere dizlerim titreyerek çıktım, camları sildim.
- – O günlerden aklınızda kalan enteresan bir anı var mı?– İşleri büyütmeye ve personel almaya başlamıştım. İş başvurusunda bulunan bir personel adayına form doldurtmuştum. Bana dedi ki, ‘Ben adresimi ve ev telefonumu vermem.’ Çok şaşırıp nedenini sorduğumda bana yeni evlendiğini ve eşinin temizlikçi olduğunu bilmesini istemediğini söylemişti. Yani o günlerde pek çok kişi için temizlik işi yapmak, utanç verici bir şey gibi geliyordu.
- – İlk başladığınız günlere dönersek, çok zorluk çektiniz mi o günlerde?– Tabii, çok fazla. Ama ben hiçbir zaman yılmadım. Sürekli çalışan, ‘şirketi nasıl geliştirebilirim’ üzerine planlar yapan biriydim. Sürekli işimi büyütmekle ilgili planlar yapıyordum.
- – Yani temizlik sektörünü kafanıza koydunuz, ‘Burada iş var,’ dediniz bir anlamda…– Evet temizlik sektörünün geleceği olduğunu gördüm, işin içine girdikten sonra. O günlerde temizlik makineleri, ekipmanları ve kimyasalları yoktu. Geleneksel ürünlerle bu işi yapıyordum ama zaten pazar alanı da büyük değildi. Ben de küçük ofislerin temizliğiyle işimi götürüyordum. Sonra daha büyük, kurumsal alanlara girmeye başladım. Büyük firmaların temizlik hizmetlerini alınca işler bir anda büyümeye başladı.
- Polisten ilginç yaklaşım!– İşinizi geliştirmek için neler yaptınız?– Sürekli tanıtım yapma gayretindeydim. O dönemlerde küçük el broşürleri bastırmıştım; ‘Halı ve koltuklarınız yıkanır, eviniz temizlenir’ şeklinde… O broşürleri akşam saatlerinde duvarlara yapıştırmaya başlamıştım. Hiç unutmuyorum, bir gün Beyazıt civarında el ilanlarını yapıştırırken etrafım bir anda polisler tarafından sarıldı. ‘Dur, kımıldama, eller havaya,’ falan dediler. Neye uğradığımı şaşırdım. Tabii onlar benim yasadışı bir şeyler yapıştırdığımı düşünmüşler. İçlerinden bir polis elimdeki broşürü okudu ve dedi ki: ‘Benim evin halılarını da yıkar mısın?’
- – Kurumsallaşmaya da çok önem vermişsiniz…– Temizlik firmasından hemen sonra, ilaçlama ve ardından güvenlik şirketimizi kurduk. Hizmetlerimizde standartlar koymaya başladım. Bunları yazılı hale getirdim. Çalışma prensiplerimizle ilgili, personel alım kriterleriyle ilgili ve personele nasıl eğitim verilmesiyle ilgili… Mesela hatırlıyorum, 90’lı yıllarda, bir hastanede çalışan personelimizin tamamına papyon taktırmıştım. Bir gün başhekim beni çağırdı ve şöyle dedi: ‘Cevat Bey, bizim personel sizin personele talimat vermeye çekiniyor, bunların papyonlarını çıkarın.’ Farklılık yaratmamız lazımdı çünkü hizmet alanın kafasında geleneksel bakış açısı vardı. Bizse bu işi modernleştirmeye çalışıyorduk. Müşterilerimize daha iyi hizmetler sunabilmek için dünyadaki teknolojiyi de yakından takip ettik.
- Temizlik üniversitesi kurdu– Bu arada bir de meslek yüksekokulu kurdunuz…– Evet. Hizmetlerin daha nitelikli yürütülebilmesini sağlamak amacıyla ara yönetici yetiştirme ihtiyacı vardı. Bu amaçla Kocaeli Üniversitesi ile birlikte YÖK’e müracaatta bulundum. Müfredatları oluşturarak iki yıllık bir yüksekokul açtık. Yüksekokulumuz geçen yıl ilk mezunlarını verdi ve artık bu sektörün geleceği ile ilgili daha ehil insanlar var.
- – Yazmaya devam ediyorsunuz…– Yazmak benim vazgeçilmezim. Yazdıkça, yeni hayallere doğru yola çıkıyorum. Şiir de yazıyorum. İki şiir kitabım var, üçüncü şiir kitabım neredeyse bitmek üzere. Geçenlerde yeni kitabım çıktı. Şu anda da bir roman üzerinde çalışıyorum.
- – Bir kova ve bezle yola çıktığınız günden bu yana mutlaka zorluklarla karşılaştığınız dönemler olmuştur. Böyle zamanlarda yeniden yola devam etme gücünü nereden buluyordunuz?– Benim felsefem şudur: Düştüğünüz yerden, bir avuç toprak alarak kalkmasını bilmek gerek… İnanıyorum ki insanın iradesi her şeyin üzerinde ve kendimize güvendiğimiz sürece her şeyi gerçekleştirebiliriz. Ben hiçbir zaman yılmadım, bugün de öyleyim.